İstinye Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Levent Alparslan ile Winally tarafından gerçekleştirilen röportajda Covid-19 salgını detaylarıyla konuşuldu.
W- Salgın Çin’de başlayıp tüm dünyaya yayıldı. Şimdi Çin kontrolü ele alırken dünya salgın ile uğraşıyor. Bu konuda diğer ülkelerin hazırlıksız yakalandığını söyleyebilir miyiz?
L.A.- Ocak ayında Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve dünyanın her yerine hızlıca yayılarak pandemi oluşturan COVID-19 virüsüne tüm dünyanın hazırlıksız yakalandığını söylemek mümkün. Bunun temel nedeni en başta Çin’den çok sağlıklı ve güvenilir bilgilerin gelmemesi. Ölüm oranlarının ve sayılarının ülkenin genel nüfusuna göre bakıldığında az olmasının ve daha önceki korona virüslerine karşı üstünlük sağlanmış olmasının kamuoyunu yanılttığını düşünüyorum. Bu sayılara her yıl influenza hastalığı ile de ulaşmak mümkün. Dolayısıyla olağanüstü önlemler konusunda, virüs ülkelere yayılmadan özel önlemler alınmasına çok gerek duyulmadı. Sonrasında Çin yönetiminin salgın ile mücadelede başarılı olsa da, paylaştığı rakamların güvenilirliği ve zamanlaması noktasında ortak eleştirilerin odağında kaldığını söyleyebiliriz.
W- COVID19’u tedavi edici ilaç geliştirildi mi? Dünya ilaç geliştirilmesinde ne aşamada?
L.A.- COVID19’un bilinen bir ilacı yada aşısı şuanda mevcut değil. Ancak yaşadığımız olağanüstü koşullarda hemen ilaç geliştirilmesi söz konusu olmadığından benzer tedavi uygulamalarında kullanılmış ve başarılı sonuçlar alınmış ilaçlar gündeme gelmiştir. COVID-19’u tedavi etmek için çok sayıda klinik çalışma kayıt altına alınmaktadır. Öncelikle Ebola, HIV, sıtma ve artrit gibi diğer rahatsızlıklar için tasarlanmış çeşitli ilaçlar uygulanmaya başlamıştır. Bu ilaçların hastalığa % 100 başarı sağlanması beklenmemektedir. Ancak yatan hasta ve yoğun bakım süreçlerinde olumlu etkiler ortaya çıkmıştır. Destek vermek üzere kullanılan ilaçlar, tedavi protokollerinde yer alarak, hastanede kalış sürelerini kısaltmakta, yetersiz sayıda ventilatörleri serbest bırakabilmekte ve sonuçta COVID-19 hastalarının durumlarını iyileştirerek sağlık sistemlerine büyük rahatlama getirebilmektedirler.
W- Daha önce geliştirilen antiviral ilaçların tedaviye etkisi konusunda ne söylenebilir? COVID19’a karşı yüksek etkinlik gösteren antiviral ilaçlar var mıdır?
L.A.- Şuanda Faz 3 çalışması sürecinde olan, yani hedef hastalığı olan 1000-3000 arası gönüllülerle çok merkezli ve çok uluslu yapılan klinik çalışmada, remdesivir etkin maddesinin güvenliliği ve etkinliği araştırılmaktadır. Remdesivir; HIV ve hepatit C tedavileri için ilk olarak 2009 yılında geliştirilmiş antiviral bir ilaçtır. COVID-19’a yapısal olarak benzeyen, yine corona virüs olan MERS ve SARS viral patojenlerine karşı etkinliği invitro ve invivo hayvan modelleri ile çalışılmış bu nedenle de potansiyel olarak COVID-19’a karşı etkin olacağı düşünülmüştür. Orta ve şiddetli hastalık durumundaki etkililiği, plasebo ile (yani ilaçsız tedaviyle karşılaştırılması) ve diğer tedavi uygulamaları ile klinik olarak karşılaştırılmaktadırlar. Faz 3 çalışmaları sonunda başarılı olursa bu ilacın COVID19’a karşı ruhsatlandırılması ve piyasaya sürülmesi ihtimali bulunmaktadır.
COVID19’a karşı denenmiş bir başka antiviral ilaç, Japonya’da geliştirilmiş Avigan’dır. Grip tedavisinde kullanılan, geniş spektrumlu antiviral ilaç olan Avigan, Çin’deki tedavi uygulamaları içerisinde yer almıştır. Çin’de yapılan bir çalışmada Arbidol adı verilen başka bir grip ilacından daha iyi performans gösterdiği ifade edilmiştir. Çalışmalarda henüz yeterli veri olduğunu söylemek güçtür. Ayrıca ilacın böbrek hasarına neden olan yan etkileri olduğu da rapor edilmiştir. Çin’de devam eden birkaç çalışmanın Nisan veya Mayıs ayının sonunda tamamlanması beklenmektedir. Bu ilacın da COVID19’a karşı klinik çalışmaları Faz 2 ve Faz 3 seviyesindedir. Arbidiol COVID19’a karşı başarılı olamamıştır.
Bir başka HIV ilacı olan Kaletra 2000 yılında onaylanmıştır. Lopinavir ve ritonavirden oluşan iki etkin maddenin bir kombinasyonudur. Kaletra’nın COVID19’lu hastalarda hastalığın viral yükünü azaltabileceği düşünülmüştür. Fakat klinik çalışmalar sonunda ne yazık ki etkin olamamıştır.
Klinik çalışmalarda ve tedavi protokollerinde başarılı olmuş diğer antiviral ilaçlar klorokin ve hidroksiklorokindir. İlk olarak 1955’te onaylanan hidroksiklorokin, uzun süredir sıtma önleyici bir ilaç olan klorokinin en yaygın kullanılan versiyonudur. Jenerik ilaç olarak artrit ve lupus tedavisinde kullanımı onaylanmıştır. Laboratuvar testleri hidroksiklorokinin, SARS-CoV-2’ye karşı klorokinden biraz daha iyi bir potansiyele sahip olduğunu göstermiştir. Hidroksiklorokin ayrıca COVID-19 ile mücadelede Çin ve Güney Kore’de yaygın olarak kullanılmış, her iki ülkede de ilacı tedavi kılavuzlarına eklenmiştir. Fransa’da yapılan bazı çalışmalarda COVID-19 hastalarında belirgin sonuçlar veren klinik çalışmalar yürütülmüştür. Hastaların virüsü yenmesi için geçen süreyi hızlandırdığı görülen bir uygulama olarak, antibakteriyel bir ilaç olan azitromisin ile birlikte hidroksiklorokin kullanılmasını önerilmiştir. Ülkemizde de tedavi sürecinde yerli üretim olarak üretilip kullanılmaktadır.
W- Bu ilaçların tedavide kesin olarak başarılı olduklarını söylemek mümkün müdür? Başka antiviral ilaçlar da kullanılmakta mıdır? Bu ilaçların yan etkileri var mıdır?
L.A.- Şuana kadar yayınlanmış çalışmalara bakıldığında bu ilaçların başarılı olduklarını tanımlayabilmek için daha çok sayıda klinik çalışmaya ihtiyaç olduğu görülmektedir. Henüz eldeki veriler istatistiksel olarak yeterli düzeyde değildir. Faz 2 ve Faz 3 çalışmalarının sonunda elde edilen verilerin dünyanın farklı noktalarından gelen bilgilerle karşılaştırılmasıyla daha net konuşulabilir hale gelinecektir. Başka antiviral ilaçlar da denenmektedir. Örneğin parazit ve uyuz tedavisinde de kullanılan ivermektin de bazı çalışmalarda etkili bulunmuştur. Fakat COVID’e karşı etkinlik ve güvenlik çalışmalarının Faz çalışmaları ile desteklenmesi sonucunda ancak ilaçlar ruhsatlı olarak piyasaya çıkabilirler. Anlık ve deneme amaçlı kullanılan ilaçlara tedaviye yanıt verse bile yüzde yüz etkindir denilmesi mümkün değildir. Yan etkiler konusunda kinik değerlendirmelerde görülen ciddi belirtilerin rapor edildiğini söyleyebiliriz. Bu semptomlar kayıt altına alınmaktadır. Zaman zaman tedavi protokollerinde de değişikliğe gidilmektedir. Özetle; kısa sürede önemli bilgiler elde edildiğini söylemek mümkün ancak bilgilerin güncellendiğini ve değişkenlik gösterdiğini de göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyorum.
W- İyileşmeye yönelik başka tedavi uygulamaları var mıdır? Dünyada COVID19’a karşı birlikte kullanılan ilaçlara örnekler verebilir misiniz?
L.A.- COVID19’a karşı mücadelede vücudun doğal dengesindeki bazı mekanizmaların rolü önem kazanmıştır. İnterlökin-6, insan vücudunun bir enfeksiyona karşı bağışıklık yanıtı olarak yaptığı bir sinyal mekanizmasıdır. Çin’den gelen verilere göre, bu mekanizmanın bloke edilmesinin, randomize kontrollü bir çalışmadan gelmese de, COVID-19 hastalarına yardımcı olabileceğini düşündürmüştür. Özellikle, nefes alması zorlaşan hastaların, akciğerlerindeki enflamatuar yanıtı hafifletmeye yardımcı olabileceği değerlendirilmiştir. Kevzara ve Actemra ilaçları, antiviral etki yerine COVID19 hastalığının semptomlarını hafifletebilmek amacıyla kullanılan antiinflamatuvar ilaçlardır. Kevzara ve Actemra aynı terapötik sınıfta Interlökin-6 (IL-6) inhibitörleridir. Antiviral ilaçlar virüsü daha doğrudan hedeflerken, bu IL-6 inhibitörlerinin COVID-19’un bazı şiddetli semptomlarını hafifletebildiği görülmüştür. Bu ilaçların da tedavideki etkinlikleri Faz 2 ve 3 seviyesinde devam etmektedir. İmmünomodulatörlerin etkinlikleri ve sitokin salım mekanizmalarıyla COVID19 ilişkileri de araştırılmaktadır.
Önemli ve beklentilerimizin olduğu bir diğer tedavi yöntemi plazma tedavisidir. İyileşen yani hastalığı geçirmiş kişilerin plazmalarından, antikor üretilerek hastaya nakledilmektedir. Ülkemizde de bu yöntem kullanılmaya başlanmıştır. İyileşen (Convalescent) plazmanın terapötik etkinliği üzerine çeşitli ülkelerde çalışmalar devam etmektedir.
Kök hücre çalışmaları da COVID19 tedavisine yönelik hız kazanmıştır. Mevcut veriler, kesin bir çözüm olabilmesi için yeterli düzeyde henüz değildir.
W- Hasta olup olmadığını bilmeyen, fakat şüphe duyan kişilerin son dönemde ismi duyulan sıtma ilaçlarını önlem yada tedavi amaçlı kullanmak istemesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
L.A. – Bu konu bana da sıkça soruldu. Eczacı arkadaşlarıma da talep olarak çok geldiğini aramızda konuşmuştuk. Öncelikle şu anda hiçbir ilaç virüsün bulaşması önler nitelikte değil bu nokta önemli. Dolayısıyla kimseye önlem amaçlı ilaç kullanmasını tavsiye etmiyorum. Ayrıca bir bulaşı veya enfeksiyon durumu dahi olsa öncelikle kitlerle teşhis yapılmasının ve doktor kontrolünde, gerekli görülürse ilaç kullanımının olması gerektiğini düşünüyorum. Bahsi geçen sıtma, hepatit gibi hastalıklarda kullanılan antiviral ilaçlar masum ilaçlar değildir ve ciddi yan etkileri olabilir. O yüzden mutlaka doktor tavsiyesi ile ve gerekli görülürse kullanılmalıdırlar.
W- Aşı çalışmaları ne durumda sizce ne zaman biter? Bütün insanlığın kaderi bu aşılara mı bağlı?
L.A.- Hastalığa karşı etkin koruma aşı ile sağlanacağından, güvenli ve etkili aşı geliştirme çalışmalarına ülkemizde de olmak üzere, dünyanın çeşitli yerlerinde hızla girişilmiştir. Normal şartlarda bir aşının geliştirilmesi yıllar alır ancak acil durum söz konusudur. Bu nedenle tüm imkanların seferberliği ile yakın bir süre içerisinde yeni bir aşının çıkabileceğine dair varsayımlar yapılmaktadır. Burada önemli nokta şu; geliştirilen aşı tedavide başarılı olabilir ve aciliyete göre kullanılabilir de, ancak yeterli testler ve klinik çalışmaların ruhsat almadan önce mutlaka yapılması gerekmektedir. Mevcut durumda Faz 2-3 denemelerine başlamış ve yol almış 6 aşı çalışması bulunmaktadır. BCG aşısının da COVID-19 tedavisinde olumlu sonuçlar vermesi ile klinik olarak etkinlik ve güvenlik çalışmalarına başlanmıştır. Umarım ülkemizdeki aşı çalışmaları da başarılarla sonuçlanır.
Diğer bir önemli çalışmada, Çinli yetkililerin yeni korona virüsünün genetik dizisini paylaşması ile korona virüsüne karşı aşı olan mRNA-1273 dizisi tamamlanmıştır. Hızlı şekilde Abd’de harekete geçilerek Faz 1 çalışmasında mRNA-1273’ün güvenliği ve immünojenisitesi hakkında önemli veriler elde edileceği düşünülmektedir.
W- Enfeksiyonlu hastaların ağrı kesici kullanmaları noktasında bazı ilaçların kullanılmaması gerektiği konuşuldu. Alınmaması gereken ilaçlar var mıdır gerçekten?
L.A.- Bizler de bilimsel verilerin ve klinik çalışmaların üzerinden takip edebiliyoruz bu konuları. Şu anda güncel olarak bilimsel açıklamalarda COVID19 hastalarında nonsteroidal antiinflamatuvar ağrı kesicilerin hastaların gidişatını olumsuz etkilediğine dair yeterli kanıt olmadığı söylenmektedir. Net bir ifadede bulunmak için ilave verilere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
W- Tüm dünyanın seferber olduğu ve olağanüstü zamanlar geçirdiğimiz şu dönemde umut verebilecek neler söyleyebilirsiniz?
L.A.- Dediğiniz gibi tüm dünya olağanüstü bir dönemden geçiyor. İletişimin sınır tanımadığı zaman diliminde, aynı şeyleri hissedip ortak bir düşmana karşı mücadele ettiği ilk tarihi dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla aynı gezegende yaşadığımızı fark ettik sanırım. Öncelikle yerel, ulusal ve uluslararası boyutta birlik beraberliğin ve ortak hareket etme iç güdüsünün yükseldiği bir dönem yaşıyoruz. Düşmanı tanıyoruz üstesinden gelineceğine eminim. Tüm dünyada etkisi sağlık çerçevesinin dışına çıkan bu salgının önünün kesilmesi için yoğun emek harcanıyor. Ülkemizde de üniversitelerimizin değerli bilim insanları ve yerli fabrikalarımız müthiş gayret gösteriyor. Bu konuda devletimizin desteği çok önemli ve değerli. Vatandaşların tedbirlere uyması ve ilk mücadelenin toplumsal yapılmasıyla hastalığın kontrol altına alınacağına inanıyorum. Bu seferberlikte en ön cephede yer alan tüm sağlık çalışanlarına, eczacılara ve bilim insanlarına minnettarız. Bu mücadelede yitirdiğimiz cevherlerimize, meslektaşlarıma Allah’tan rahmet diliyorum. Umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz ama tedbiri elden bırakmayacağız. Sağlıkla kalın.